ALAÇATI’NIN TARİHİ
16.yy. da Anadolu’nun dış ticaret kapısı Çeşme yöresiydi. Özellikle Cenevizli tüccarlar Çeşme’nin karşısındaki Sakız Adasına yerleşmişlerdi. Sakız Adası 1566’da Osmanlı’ların eline geçince, Çeşme ticari üstünlüğünü; o döneme kadar yalnızca batı Anadolu ürünlerinin satıldığı, küçük bir ticaret merkezi olan İzmir’e kaptırdı. Anadolu’nun başlıca ipek üretim merkezi olan Bursa yöresi ipekleri, eskiden Çeşme yoluyla Sakız Adasına gönderilirken, İzmir Limanı ihracat ve ticaret merkezi olur.
1850’li yıllarda güneyi bataklık olan Alaçatı; zamanın sadrazamının “bataklığı kurutun” buyruğuyla Alaçatı’nın güneyindeki tabii limana ulaşan bir kanal açılır.Ovalardan büyük hendeklerle drenaj sağlanarak, bataklık kurutulur.Açılan kanal daha sonraları gemilerin yanaştığı bir liman büyüklüğüne ulaşır. Bu çalışmaya zamanın ayanı Hacı Memiş Ağa önderlik eder ve adalardan imar işinde çalışmak üzere Rum işçiler getirtir.
Gelen Rum işçiler, Alaçatı limanının 1000m.kuzeyinde yeni Alaçatı’yı inşa ederek yerleşirler. İşleyebilecekleri tarlaları olmadığı için, büyük toprak sahibi Türkler tarlalarını tahsis edip işletmek ve bir süre sonra devretmek koşuluyla Rumlara verirler.Bu bir anlamda, “yap-işlet-devret” modelidir.İşletme sahibi Rumlar Alaçatı’da bağcılığı geliştirirler.
Mülklerini Türklere devretme sırası geldiğinde, tarihe “Postof Olayı” olarak geçen olay yaşanır.Rumlar Türklere mülklerini devretmezler.
1873 yılında Alaçatı’da belediye teşkilatı kurulur.Takriben, 19.yy.da Alaçatı ve çevresinde, Çeşme, Köste, Çiftlik, Ovacık v.s ile birlikte 45.000 kişi yaşamaktadır. Bu nüfusun kırk bini Rum, geriye kalan beş bini Türk’lerdir.
Günümüzden yüzyıl önce, Alaçatı’dan dış ülkelere şarap ihraç edilmektedir.Alaçatı şarabı dünyanın kaliteli şarapları arasına girer.Bu yüzden Alaçatı kiliselerinin en önemli süsleme figürleri de üzüm salkımlarıdır.
1912 Balkan Savaşı’yla Alaçatı’nın kaderi değişir.Balkanlardaki kargaşadan kaçan, özellikle Yugoslavya, Makedonya bölgelerinden gemi ile Çeşme’ye gelen ilk göçmenler Alaçatı’da iskân edilir.Bu göçmenlerin gelişi, Rumlar arasında panik yaratır ve kısa zaman içinde bölgeyi terk ederler.
Bu kez, 15 Mayıs 1919 ‘da Yunanlıların İzmir’in, işgalinden sonra, Anadolu içlerine (Uşak, Kütahya, Afyon ve Konya’ya) geçen balkan göçmenlerinin yerini yine Rum göçmenler alır.
Büyük Taarruz’un başlaması ve Yunan işgalinin sona ermesi ile bu defa balkan göçmenleri tekrar Alaçatı’ya gelirler (Kasım 1922) ve buradaki Rumlarda adalara dönerler.
Bu arada, 30 Ocak 1923 tarihinde Türkiye ile Yunanistan arasında Lozan’da “mübadele anlaşması” imzalanır; bu anlaşma uyarınca İstanbul’daki Ortodoks Rumlar ile Batı Trakya’daki Müslümanlar hariç, Yunanistan’da yerleşik Müslümanlar Türkiye’ye, Türkiye’de yerleşik Ortodoks Rumlar da Yunanistan’a göç ettirilerek mübadele edilirler. Böylece Balkan Savaşı yıllarında Alaçatı’ya Kosova’dan ve Bosna’dan gelen Arnavut ve Boşnak göçmenlere Selanik (Karaferya’lı), Kavala (Kınalı ve Karacaova’lı), Girit ve İstanköy’den gelen mübadiller de eklenir.Alaçatı nüfusu 10 yıl gibi kısa bir sürede bir kez daha tamamen değişmiş olur.
Alaçatı Rum’lar zamanında bağcılık ve şarapçılık ile tarihinin parlak bir dönemini yaşar, mübadele sonrası ise Alaçatı’nın zorlu yılları başlar. Balkan’lardan gelen Müslüman Türkler bağcılık ve zeytincilik bilmediklerinden, Alaçatı’daki bağlar sökülüp; yerinde, Selanik göçmenleri tarafından tütüncülük yapılır.Kosova ve Bosna göçmenleri ise bildikleri işi hayvancılığı yaparlar.
Tütüncülük ve anason esas olmak üzere, kavun, soğan, diğer sebze ve meyve yetiştiriciliği ile hayvancılık Alaçatı’yı 1980’li yıllara taşıyan ana üretim ve geçim unsurları olmuştur.
Daha sonraları ise tarımsal üretiminin yerini ticaret ve kısmen balıkçılık ve turizm almış olup; bu günlere gelinmiştir.
COĞRAFİ KONUM VE DOĞAL YAPISI
İzmir İlinin Çeşme İlçesine bağlı Alaçatı Beldesi, İzmir’e (79km) – Çeşme’ye (7km) mesafede olup; Çeşme –İzmir yolu üzerinde yarımadanın darlaşmış yerinde, Ilıca (Kuzey) ve Alaçatı Limanı (Güney) arasında, doğusunda Koca Dağın Batıya uzantısı olan bir sırt üzerinde kurulmuştur. Batıdan Ege Denizi ve Çeşme, Doğudan Uzunkuyu koruluğu ile Urla ilçesine sınırlıdır.Deniz seviyesinden yüksekliği 16m.yüzölçümü 55 km2’dir. Alaçatı merkez bucağına bağlı 3 köyü vardır. Kasabanın jeolojik zemininde 0.50–1.00 metre
kalınlığında bitkisel toprak örtüsü altında beyaz ve sarı marnlı ve sietli zemin bulunur. Kasaba etrafındaki beyaz kireçli marn ve kalkerlerden oluşmaktadır.
Batısında Çeşme’ye sınır Karadağ sönmüş bir yanardağ olup zengin termal kaynaklara sahiptir.Bucak merkezinin civarında, yağmur sularını taşımaya yarayan küçük dere yatakları bulunur.Alaçatı ovalarından Buca ovası üzerine kurulan Alaçatı Kutlu Aktaş içme suyu barajı 1998 yılında hizmete girmiştir.Yörenin tarıma elverişli topraklarında özellikle zeytin, anason, soğan, enginar üretilmektedir.Ayrıca Alaçatı Türkiye’nin tek sakız ağacı bahçesine sahiptir.Güneyinde doğal Alaçatı Limanı devamlı esen rüzgârına rağmen dalgasız denizi ile dünyada sörf yapmaya elverişli önemli merkezlerden biridir.Yöre Akdeniz ikliminin tüm özelliklerini taşımaktadır.Kışları yağışlı – ılıman, yazları sıcak ve kurak geçmektedir.Alaçatı nüfusu da mevsime göre değişir.Kışlık nüfus 10.000 iken, yazlık nüfus 40–50 bini bulmaktadır.